HORON NASIL OYNANMALI
Burada horonu “düz horon” ve “sıksara” olarak iki şekilde inceleyeceğiz. Sahne sanatı olarak uygulanan gösteri düzeni koreografilerine daha sonra değineceğiz. Anlatımımızda “düz horon” yani “üç ayak” olarak adlandırılan horonu, herkesin iyi şekilde ve estetik oynayabilmesine katkı sağlamaya çalışacağız. Elbette iyi, estetik horondan kastettiğimiz, horonun yenlik ve aşağı alma evreleriyle ve coşkulu aşamada sıksara oynanarak icra edilmesidir.
Horonun gerçek düzeni bu kadardır. Diğer bir ifadeyle “Nasıl oynanırsa insana daha büyük bir haz ve keyif verir” sorusuna vereceğimiz cevap budur.
Horonun bu aşamalarını olabildiğince basitleştirerek yazıya dökmeye çalışacağım. Bunu yaparken aynı zamanda çocukluğumuzdan beri gördüğümüz, atalarımızdan, babalarımızdan aldığımız tavırları, özellikleri de aktarmaya çalışacağız; görerek, yaşayarak ve sahneleyerek edindiğimiz tecrübeleri, araştırarak edindiğimiz bilgilerle harman ederek ortaya koymaya çalışacağız.
Öncelikle belirtmeliyiz ki, halkın horon oynarken hiçbir teknik hesabı-kitabı yoktur. Sadece kendini ifade eder, tabiri caizse oynarken uçar gider.
Halk oynarken bünyesinde, kendini gösterme, birilerine hava atma, gösteriş yapma özelliklerini barındırmaz. Horon bir bütün içinde elini tuttuğu insanlarla ve yöreye ait müzikle bir olma, kendini ifade etme halidir. Horon onun için aslında yalın bir teslimiyet halidir. Buna birebir özen gösterilmeli.
Horon sadece boyuna titreme ve aşağı alırken enine titremedir. Ayakları yere vurarak, kafa sallayarak, çok sert dönüşler yaparak, grubu hiçe sayıp kendini öne çıkararak oynanan oyunlar o anda oynayana haz verebilirse de doğru değildir.
Karadeniz oyunu horon hep sağ ayakla başlar. Genelde figürleri üç kere uygulanır. Horonun bir anlam bütünlüğü, bir felsefesi vardır. Kollar yukarıda oynanır, aşağı alınır yenlik yapılır, sıksara oynanır, tekrar aşağı (al aşağı) alınır ve oyuncu omuzlarla kendini ifade eder.
Ayaklar:
İyi horon oynayabilmek için, vücudun doğal anatomisiyle hareket etmeli. Tabanlar yere düz basmalı; vücut dik durmalı, ayak aralıkları arasında dört, beş parmak kadar bir mesafe olmalı ki, sağ bacaktan, sol bacağa, sol bacaktan sağ bacağa yani birbirine transferleri kolay olsun; geçişler çabuk olsun. Ayak uçları kesinlikle eşit ve aynı hizada durmalı, biri önde biri arkada olmamalıdır. Zira biri önde veya arkada olursa vücut arkadaki veya öndeki bacak-ayak tarafından taşınacağı için, bacak-ayak transferlerini çok kolay yapamazsınız. Geçişlerdeki bu zorluk size oynayamama hissi verir. Bu nedenle, transferlerin kolay olabilmesi için ayakların aynı hizada vücudun dik ve ayakların birbirinden açıklığı dört, beş parmak gibi aralıklı olması yeterli olacaktır.
Eller ve Kollar-Aşağıdayken:
Kollar vücudun iki yanında dış yüzeyleri karşıya bakacak şekilde durmalıdır. Doğal koşu hali, yürüme halinin dışındaki şekli gibi, tavır almış gibi durmalıdır. Eylem yapacakmış, yani koşuyor aynı zamanda oynuyor gibi olmalı.
Eller ve Kollar-Yukarıdayken:
Her iki elin yüksekliği en az baş hizasında olmalıdır. Kolları kaldırdığımızda avuç içleri kesinlikle yere bakmalı. Eller bileklerden doğal olarak aşağı doğru kırık, kollar yine doğal olarak dirseklerden kırılarak yana doğru açık durmalı.
El bileğinden dirseğe kadar olan bölüm yandaki oyuncunun koluyla temas ederek iki oyuncu arasındaki mesafe belirlenmeli. Kolların aşağı yukarı iniş kabiliyeti bu şekilde iyi kol tutmaya bağlıdır. Bu da dirsek ile bilek arasındaki mesafenin birbirine teması ile mümkündür. Kollar omuzlardan hiç kuvvet almamalı ve tek sayılık bir değerde- zamanında hemen aşağı düşebilmelidir.
İki el birbirini tuttuğunda iç içe geçmeli, altta yani yanınızdaki oyuncu eğer sizin elinizi tutuyorsa, sizin eliniz dış yüzeyiyle onun elinin içine oturmalı, yani üst üste duran iki el olarak hareket edilmeli.
Unutulmasın: Horon dizden, kollar son derece yumuşak, estetik olarak tutularak oynamalıdır.
Dizler:
Dizlerin iyi çalışabilmesi için ayak tabanları yere, önden, arkadan, yandan tam basmalı. Düz horonda asla parmak ucu veya pençe tabir edilen ayağın ön tarafı ile topuk kullanılmamalı, birbirine vuracak şekilde hareket edilmemeli, çok rahat dengeli, vücut ağırlığının dizlerden esnemesine izin verilerek oynanmalıdır.
Horon, eskilerin tabiriyle sıksara’da tepeden tırnağa ritmik titreme ile boyuna, aşağı almada hat safhada coşkulu yani horonun nirvanası’ndaki gibi insanın kendini ifade etme biçimi olan omuzlar çok sert, güzel, estetik şekilde enine titremedir.
Bu nedenle ”üç ayak” düz horonun dizlerden vücut doğallığına uygun olarak oynanması kaçınılmazdır. Dizlerden oynanan oyun oyuncuya hareket kabiliyeti ve estetik görünüm kazandırarak balık tasvirini yansıtmasını sağlayacaktır.
Müzik:
Estetik horon kaliteli yöresel müzikle mümkündür; otantik müzikte kaydeler muhteşem, ritim ve tınılar eşsiz olmalı. Otantik müzikte davul-zurna, kemençe veya kavalın yanına ancak ritim sazı eklenebilir. Teknoloji destekli dijital cihazlar buna zarar verir. Metropolde bu anlayışta hareket edilmediğinde horonun derinliği bozulmakta, yerine dejenere olmuş oyunlar sergilenmektedir.
Horon, yöre insanının eğlencesidir. Bu büyük eğlenceyi hayata geçirirken yani uygularken, rakamsal değerler göz önüne alınmaz. Yani yöre insanı oynarken böyle bir derdi yoktur. Tek amacı, kendini bulduğu bu melodilerle dans ederek, kendini ifade etmektir. Bir sayısında sağa dönme, iki sayısında sola dönme, teknik anlatım içindir ve önemi yoktur. Burada en önemli unsur müziktir.
Müzik, oynayanların yapacağı hareketlerin kıvraklığını, yumuşaklığını, sertliğini belirler. Müzikle birlikte birebir uyulması gereken ikinci bir durum da gruptur. Yani halk oyunu iyi oynayan beş kişi yerine, ortalama oynayan kalabalık bir grupla daha güzel ve iyi uygulanır.